Bir denemekte fayda var, arkadaşlarımızla sohbet ederken başkalarını eleştirmeyi, olumsuzlukları konuşmayı bırakmak. Aslında ne güzel şeydir hiçbir şey yapmadan sadece susarak oturmak ve aklımızdan geçen güzel şeyleri iletişimde olduğumuz kişiyle paylaşmak. Ancak nedense bizler olur olmadık yere konuşmayı tercih ederiz. Çünkü sustuğumuzda karşımızdakinin bizi sohbeti güzel olmayan ve sıkıcı birisi olarak düşünmesini istemeyiz veya konuşulmayan ortamlarda aynı ortamda olduğumuz kişi-kişilerle arkadaşlığımızın yeterince olgunlaşmadığını düşünürüz. Aslında sadece bir cümle bile arkadaşlık bağlarının güçlü olduğunu gösterebilir. Çok konuşmak ve sürekli konuşmak bence çok tehlikeli… Öncelikle cümlelerin içerisine mutlaka düşünülmeden ortamdaki kişilere negatif enerji verecek ve değerimizi düşüren sözcükler çıkabilir. Telafi edemeyeceğiniz cümlelerdir bunlar. Arkadaşlık ortamında başkasını eleştirdiğinizde mutlaka kişiler kendisine de pay çıkaracaktır. Bu anlık değil uzun zaman sonra bile ortaya çıkacak şeylerdir. Örneğin ortamdaki birinin: “Onun (ortamdan bağımsız birinin) bu huyunu hiç sevmiyorum.” cümlesi karşımıza iki sorun olarak ortaya çıkacaktır. 1. sorun: Bu cümleyi dinleyen birinin, “Demek ki tavırlarıma ve davranışlarıma dikkat etmeliyim. Çünkü arkadaşım beni de başkalarının yanında eleştirebilir.” diyerek sürekli eleştirisel yaklaşan birisine karşı daha kısıtlayıcı ve mesafeli bir tavır içine girecektir. 2. sorun: Ortamdan bağımsız eleştirilen kişi savunmasız kaldığı için eleştiriyi dinleyen kişi-kişilerin eleştirilen kişiye karşı mesafeli durmasına neden olabilir. Aslında bu ortamda şu cümleleri kullanmak daha güzel olacaktır. “İnsanların şu şekilde davranması ve şu huyları beni incitiyor.” Bu şekilde hem kimse konunun içerisine girmeyecek hem de istemediğiniz davranışları net olarak ortaya koymuş olacaksınız. Birinin eksik ve hatalı yönleri sadece o kişiyi ilgilendirir ve beğenmediğiniz huyları sahibiyle konuşmak sizi veya bizi her zaman bir adım öne taşıyacaktır.
Sohbet ortamında hiç farkına varmadan iletişim zorbalığı da yapabiliyoruz bazen. Yanlış durumları düzeltmek için kullandığımız cümleler de bu zorbalığın içerisine girebiliyor. Örneğin ortamda başkalarının eleştirilmesini ve arkasından konuşulmasını istemediğimiz zaman keskin şekilde bunu engelliyoruz. Aslında bunu da sürekli alışkanlık haline getirmiş birisi olarak doğru bulmuyorum. İletişim ortamında, ortamda olmayan birinin eleştirildiğinde veya gıyabında konuşulduğunda keskin bir şekilde “Arkadan konuşmayın, gidin yüzüne söyleyin!” veya “Arkadan konuşmayı kesermisiniz!” gibi cümlelere de katılmıyorum. Aslında bu gibi durumlarda yapmamız gereken ilk şey eleştiren kişiye ‘eğer eleştirisine katılmıyorsak’: “Neden bu şekilde düşünüyorsun.” ve ardından “Aslında bunu kendisine söylemelisin çünkü hatasını görmeye hakkı var.” cümlelerini kurmaktır. Tabii ki ardından konuyu değiştirmek yine sizin hünerinize kalmış bir güzelliktir. Yapılması gereken ikinci şey ise ‘Söylediklerinde haklıysa’: “Arkadaşımızın bu davranışları için kendisiyle konuşacağım.” veya “Aslında bu durumu konuşarak düzeltebiliriz.” veya “İnsanların davranışlarını değiştirmek zordur.” gibi cümleler kurarak yine aynı hünerimizle konuyu değiştirebiliriz. Eğer iletişim zorbalığını kullanırsak bunun kimseye bir faydası olmayacaktır.
İnsanlar neden başkaları hakkında konuşur ve başkaları hakkındaki sırları arkadaşlarıyla paylaşır?
Arkadaşınız gelir ve biriyle ilgili bilinmemesi gereken şeyleri sizinle paylaşır. Hayatta çok karşılaştınız değil mi? Aslında bunun nedenini anlamanız çok zor olmasa gerek. Sadece sizden bir çıkarı var. Peki diyeceksiniz ki başkası hakkında bilgi paylaşanın benden ne çıkarı olabilir ki? Dostluk kolay kazanılmıyor. Dostluk için çok uğraşmak gerekir ve baki kalan dostluğu bulmak aslında hiç de kolay değildir. İnsanlar karşısındakini dost edindiğini sanarken aslında gizli bir düşman edinmiş oluyorlar. Başkasının gizli hallerini paylaşmanın özetleri: “Bu bilgiyi kimseyle paylaşmıyorum sadece seninle paylaşıyorum çünkü dostumsun”, “Sana değer veriyorum çünkü bu bilgi özeldir ve seninle paylaşıyorum”, “Senin bu bilgiyi alarak heyecanlanmanı ve şaşırmanı istiyorum çünkü benim için diğer insanlardan farklısın.” Evet dost edinmenin en basit ve etkisiz yöntemidir karşımızdaki kişiyle başkasının dertlerini paylaşmak. Aslında en güzel dostluk kendi sıkıntılarınızı paylaşmaktan geçer. Kendi özelini de o kişiyle paylaşmayacağından eminim. Başta dediğim üzere dostluk böyle basit tekdüze yöntemlerle olmuyor. Uzun ve yorucu bir süreç… Dostluk kendi özelini izin verildiği kadar paylaşmaktır. Dostluk yalansızdır. Dostluk kendinden fedakarlıktır. Fedakarlık derken kendi dostumdan küçük bir anımı da katmak istiyorum: “Üniversite yıllarımdı, çok samimi arkadaşlıklarım oldu. Benim için çok değerli arkadaşlıklar… Bir gün samimi bir arkadaşımla gezerken bana maddi durumunun yetersizliğinden bahsetmişti. Tabii aynı şekilde benim de maddi durumum iyi olmadığı için okula gerekli parayı yatıramadığımdan bahsetmiştim. Yani dertleşme gibi bir durum… Aradan bir iki gün geçtikten sonra arkadaşımla buluştuk ve ihtiyacım olan parayı bulduğunu söyledi. Çok sevinmiştim. Parayı alıp okula yatırdım ve sıkıntıdan kurtulmuştum. Arkadaşımla aynı gün memleketine gideceği için vedalaştık. Aradan üç dört gün geçtikten sonra arkadaşımı caddede yürürken gördüm. Kendisine: “Memleketine gidecektin? Neden gitmedin?” diye sorduğumda geçiştirici cevaplar aldım. Ancak anlamıştım bana verdiği paranın yol parası ve harçlığı olduğunu. Biraz sıkıştırdıktan sonra ağzından tam cevabını alamasam da yalan söylemediği için anlamış oldum.” Yani dostluk kelimesi bana hep bu anı hatırlatmıştır. Kendinden fedakarlık ederek arkadaşına sahip çıkmak. Ancak bahsettiğim üzere şimdiki dostluklar dedikodu dostluğu ve eğlence dostluğunun ilerisine geçemeyen mutual dostluklar.
Özetle:
Susun, sessizliği dinleyin ve güzel şeyler konuşun. Ne tür bir dostluk edindiğinize iyi dikkat edin. Zor zamanınızda yanına gitmeye çekinmeyeceğiniz veya kendinden fedakarlık edip yanınızda olan, en kötü ihtimalle yanınızda olduğunu hissettiren arkadaşlıklar edinin. Eğer bu şekilde bir arkadaşlığınız yoksa sorunu ilk olarak kendinizde görün. Çünkü insanlara değer verdiğiniz kadar değerlisinizdir. Bazen şunu diyebilirsiniz: “Ben onun her başı sıkıştığında koşuyorum ama…” Hayır. Aslında sen ona amaçsız ve çıkarsız koşsaydın emin ol o da sana amaçsız gelirdi. Kimse Allah’ın yardım için gönderdiği melek değil ki. Bunu da iyi bilmek lazım.